Fotoğrafta ışık ve etkileri
Aslında ışık
kaynağını arkaya alma mevzusu, fotoğrafı çekilen kişinin veya objenin tam
olarak aydınlanması ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Işığın obje üzerinde
etkisinin en kuvvetli olduğu açı, ışığın objeye dik olarak vurduğu açıdır.
Dolayısıyla, ışığı arkaya almak, objenin maksimum seviyede aydınlanmasını
sağlar. Ancak burada sorulması gereken soru, ışığın gerçekten tam arkamızda
olup olmaması gerektiğidir. Aslında bu biraz da neyi fotoğraflayacağımızla
ilgili olsa da, ışığın tam olarak arkaya alınarak fotoğraf çekilmesi, bir çok
profesyonel ve amatör fotoğraf sanatçısı tarafından çok seyrek kullanılan bir
yöntemdir.
Güneş veya diğer
her türlü ışık kaynağının tam arkaya alınarak fotoğraf çekilmesi, gölgelerin
geriye düşmesine ve ortaya derinliği olmayan fotoğraflar çıkmasına sebebiyet
verir. Bir fotoğraf üzerindeki gölgeler, çekilen objenin boyutları ve şekli
hakkında bize en gerçekçi bilgiyi veren unsurdur. Bugün üç boyutlu filmlerin
talep görmesinin yegane sebebi, derinlik hissinin en gerçekçi şekilde
yansıtılmasıdır. İnsan gözü üç boyutlu görmeye alıştığından, fotoğraf kartı
üzerindeki objelerin iki boyutlu bir düzlemde yer alması aslında rahatsızlık
vericidir. Göz, fotoğraf kartındaki objeleri her ne kadar iki boyutlu görse de,
zihin bunları sürekli üç boyutlu olarak algılamaya çalışır. Bu algılama çabasına
en çok fayda sağlayan unsur da az önce bahsi geçen gölge unsurundan başka
birşey değildir. Gölgeyi elde etmenin en kolay yollarından birisi, ışık
kaynağının obje üzerine dik düşmesi yerine, açılı olarak düşmesini sağlamaktır.
Özellikle portre çekimlerinde, yüz hatlarının daha belirgin hale getirilmesi
için gölgeye ihtiyaç vardır. Dış çekimlerde bunu sağlamanın en pratik yolu,
güneşin tam arkamızda değil de, biraz sağ veya sol arka çaprazımızda olmasıdır.
Yaklaşık 20 – 30 derecelik bir açı bizim için yeterli gölge ihtiyacını
sağlayacaktır.
Portre çekiminde ışığın rolü
Fotoğraf - 1 |
Açılı gelen ışık
fotoğrafa derinlik katarken, olumsuz etkileri de beraberinde getirebilir.
Portre çekimleri için, burnun yanında yanağın ortasına kadar uzayan gölgesi, bu
olumsuz etkiye iyi bir örnek sayılabilir. Fotoğraf 1 (1/320 sn. - F/9), güneş
neredeyse tam tepedeyken çekilmiştir. Işık kaynağının açılı olması, yaşlı
adamın alnındaki kırışıklıklar üzerinde gölgeler oluşturarak fotoğrafın
derinlik kazanmasını sağlamıştır. Aynı şeyi yaşlı adamın ceketi için de
söyleyebiliriz. Ancak, ışığın tam tepeden vurması, adamın burnunun gölgesinin
sakalının üzerine kadar düşmesine sebebiyet vermiştir. Özellikle portre
çekimlerinde, yüz üzerindeki en uzun uzuv burun olduğundan, ışık kaynağının yarattığı
etkiden olumsuz yönde en çok etkilenen de burundur. Özetle, ışığı tam arkamıza
almamamız gerektiği kadar, tam tepede veya benzer uygunuz noktada bulunmadığına
da dikkat etmeliyiz.
Fotoğraf - 2 |
Yanal ışığın
fotoğraf üzerindeki sanatsal etkisinin inkar edilemez olduğunu düşünüyorum.
Fotoğraf 2 (1/180 sn. – F/6,7), gün batımından hemen önce, ışığın neredeyse tam
yatık olduğu bir anda çekilmiştir. Bu fotoğrafta da ışığı arkamıza almadan
kadraj yapmamızın bize sağladığı avantajlara bir göz atacak olursak; çocuğun elbisesi
üzerinde yaratmış olduğu derinlik efekti, yüzün ve burnun profilinin belirgin
bir şekilde ortaya çıkması, göze çarpan olumlu etkilerden bazılarıdır. Işık
kaynağının bu kadar yatık olmasına karşın, uzayan burun gölgesi veya buna
benzer olumsuz etkilerle karşılaşmamış olmamız sevindirici. Çocuğun objektife
değil de başka bir noktaya bakıyor olması da, fotoğrafa doğaçlama bir hava
katmış. Kadraj hakkında bazı olumsuzluklar göze çarpsa da, konumuz ışık
olduğundan, bu konuda fazla detaya girmeyeceğim.
Gün ışığının, doğru
kullanıldığı takdirde fotoğraf üzerindeki yaratıcı ve dramatik etkilerini biraz
daha iyi kavrayabilmek için, benzer etkinin harici flaş kullanılarak nasıl
sağlanabileceğine bir göz atalım.
Fotoğraf - 3 |
Fotoğraf 3 (1/125 sn. – F/5,6) bir adet
paraflaş kullanılarak çekilmiştir. Paraflaş, bilgisayar kullanan çocuğun tam
karşısına, monitörün yanına yerleştirilerek, yüze yansıyan ışığın monitörden
geldiği etkisi yaratılmıştır. Diyafram değerinin F/5,6 olarak kullanılması,
zaten loş olan arka planın daha karanlık ve tamamen flu çıkmasını sağlarken,
ışığımızın oluşturduğu etki için de uygun bir fon yaratmıştır. Tek merkezden
gelen ışık, çizgisel bir hat oluşturarak profili belirginleştirmiş ve siyah
fondan keskin hatlarla ayırmıştır. Işık kaynağının tek merkezli ve sert olması
genelde çok tercih edilmese de, bu fotoğrafta klavye, çocuğun yüzü ve elbise
üzerinde yarattığı etkinin olumlu olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Bu
tip sert ışık kullanımlarında sık yaşanan bir problem de, ışığın vurduğu
yüzeylerde oluşan patlamalardır. Bu fotoğrafta 1/125 enstantane değeri
kullanılarak patlamaların önüne geçilmiştir. Kadrajın sol tarafında görülen,
ışık kaynağından gelen parlamanın da fotoğrafa hareket kazandırdığı
söylenebilir.
Doğa fotoğrafında ışığın rolü
Fotoğraf - 4 |
Doğa fotoğraflarında da ışığın
kullanımı aynı şekilde önem kazanmaktadır. Fotoğraf 4’de (1/400 sn. – F/10)
aynı bölgenin farklı zaman ve objektiflerle çekilmiş kareleri yer almaktadır.
Sağdaki fotoğraf, günün ilk saatlerinde ihtiyacımız olan yanal ışığı verdiği anda
çekilmiştir. Sabahın erken saatinde çekilen bu fotoğraf engebeli arazi
üzerindeki tüm kıvrımları en küçük ayrıntısına kadar belirginleştirirken, aynı
zamanda da arazi üzerindeki engebelerin derinliği ve şekli hakkında bizleri
aydınlatmıştır. Soldaki fotoğraf ise günün ilerleyen saatlerinde, yani güneşin
daha tepede olduğu bir zamanda çekilmiştir. İki fotoğrafı karşılaştırdığımızda,
sağdaki fotoğraftan aldığımız derinlik hissini soldaki fotoğraftan alamadığımız
açıkça ortadadır. Şimdi de, fotoğraflar üzerindeki 1 ve 2 numaralı alanlara bir
göz atalım. Soldaki fotoğrafa baktığımızda her iki işaretli bölge de bize aynı
uzaklıkta görünmektedir. Sağdaki fotoğrafa baktığımızda ise, 2 numara ile
gösterilen tepenin bize daha yakın ve 1 numara ile gösterilenden daha yüksek
bir tepe olduğu çok daha belirgin bir hale gelmektedir.
Ters ışık
Işık kaynağının
fotoğraflanacak objenin arkasına alınarak kullanılması ters ışık olarak
adlandırılır. Ters ışıkda obje, ışık kaynağı ile objektif arasında yer alır.
Ters ışığın fotoğrafçılıkta ciddi bir yeri olduğu söylenebilir. Işık kaynağının
karşıya alınarak fotoğraf çekilmesi yaratıcı ve dramatik sonuçlar elde etmemizi
sağlar. Ters ışık kullanımında objenin detayları değil, dış hatları önem
kazandığından, obje üzerindeki dokunun görselliği işlevini kaybeder. Önemli
olan obje üzerindeki dokunun ön plana çıkartılması ise, ters ışık kullanımı
burada yanlış bir tercih olacaktır. Ancak, her ters ışık kullanımında, obje
üzerindeki dokuyu kaybedeceğimiz anlamı çıkmasın. Eğer obje üzerindeki dokunun
da belirginleşmesini istiyorsak, o zaman yalnızca obje kadraj içine alınarak
pozlama yapılır ve bu pozlama değeri sabit tutularak yeni kadrajlar
oluşturulur. Ters ışığın obje üzerindeki yaratıcı etkilerinden bazılarını şöyle
sıralayabiliriz: Kameraya doğru uzayan dramatik gölgeler, objenin dış hatlarını
belirginleştiren parlak ışık çizgisi, siluet etkisi ve yarı şeffaf objelerde,
içeriden dışarıya doğru ışıldama etkisi. Ters ışığın kullanımında dikkat
edilmesi gereken, pozlamanın doğru yapılmasıdır. Kameramızın pozometresi,
karşıdan gelen direkt ışık yüzünden yanılabilir ve ortaya olması gerekenden
daha az pozlanmış kareler çıkabilir.
Fotoğraf - 5 |
Fotoğraf 5’de (1/500 sn. – F/11) ters
ışığın çocuklar üzerinde kısmen bir siluet etkisi yarattığı söylenebilir.
Yerdeki taşlarda ise ters ışığın siluet etkisinden çok, ıslak yüzeylerdeki
yansıma etkisi ön plana çıkmaktadır. Kadrajın yatay olması yerine dikey olarak
kullanılması, ayakta duran çocuğun yansımasının tam olarak çıkmasını
sağlayacağından, dik kadraj daha doğru bir tercih olabilirdi. Ayrıca sol
tarafta kalan denizin üzerinde ters ışığın yaratıcı bir etkisine rastladığımız
da söylenemez. Ayakta duran çocuğun saçları üzerindeki ışık, çocuğun arka
plandan bir miktar da olsa ayrılmasını sağlamış, ancak yeterli olmamıştır.
Enstantanenin 1/500 olarak ayarlanması, yerdeki çocuğun elbisesini
belirginleştirerek fotoğrafı tam siluet fotoğrafı olmaktan biraz çıkarmıştır.
Aynı kadraj 1/750 veya 1/1000 gibi bir değerle pozlansaydı, çocuklar tamamen
siluet olarak çıkacak ve fotoğraftan daha az detay elde edilecekti.
Ters ışıkda pozlama
süresi kısaldıkça, fotoğraf daha çok siluet görünümü alır. Pozlama süresi
uzadıkça, çekilen obje üzerindeki doku daha belirgin hale gelir. Arka fon esas
alınarak yapılan pozlamalarda süre daha kısa olur ve arka fondaki doku daha
belirgin olur. Obje üzerinden alınan pozlamalarda ise, obje üzerindeki
doku daha belirgin hale gelirken, arka
fonda ciddi bir doku kaybı ve kimi zaman patlamalar meydana gelir. Ters ışıkda
pozlama tercihi fotoğraf makinesine bırakıldığında, ışık açısından arka planda
kalan bölge baskın olacağından, makine pozlamayı bu bölgeye göre yapacak ve
siluet ağırlıklı fotoğraflar oluşacaktır. Obje üzerinde bir miktar doku
görüntülemek istiyorsak, pozlamanın makinenin otomatik olarak verdiği değerden
1 veya 2 stop altında yapılmasında yarar vardır. Fotoğraf 5’de aynı yöntem
kullanılarak, makinenin verdiği 1/1000 olan pozlama değeri yerine 1/500 değeri
manuel olarak seçilmiş ve çocuğun elbisesi üzerindeki doku bir miktar belirginleştirilmiştir.
Fotoğraf - 6 |
Fotoğraf 6 (1/640 sn. – F/13) ise tamamen arka plan pozlanarak çekilmiştir.
Arka plandan alınarak yapılan pozlama, bisikletli adamın tamamen siluet olarak
çıkmasını sağlamıştır. Fotoğraf 5 ile karşılaştırdığımızda, bisikletli adam üzerinde
hiçbir dokunun belirginleşmediği dikkatimizi çekmektedir. Bu fotoğrafta,
bisikletin ve kullanan kişinin dış hatlarındaki detay ön plana çıkartılmak
istendiğinden, pozlamanın doğru yapıldığı söylenebilir. Siluet çekimlerinde,
çekilen obje siyah olarak fotoğrafa yansıdığından, fon rengi bu tip çekimlerde
önem kazanmaktadır. Fotoğraf 6’daki gibi açık renk arka plan üzerinde yapılan
kadrajlar, siluetin daha belirgin bir hale gelmesini sağlarken, Fotoğraf 5’deki
gibi karışık ve koyu bir arka plan üzerinde yapılan kadrajda, arka plan ile
objenin birbirlerine karışma riski meydana gelmektedir.
Fotoğrafı yaratan
ışıktır. İyi bir fotoğraf, ışığın ne kadar bilinçli kullanıldığı ile doğrudan
ilişkilidir. Doğal ışık kaynağımız güneşin en bol olduğu bu günlerde, ışığın
bizleri yaratıcı fotoğraflara götüren en önemli etken olduğunu tekrar
hatırlatıyor, bol fotoğraflı günler diliyorum.
No comments:
Post a Comment