KAPALI MEKANDA
FOTOĞRAF ÇEKİMİ
Kapalı mekanda fotoğraf çekimini doğrudan etkileyen
faktörleri gözden geçirelim.
Kapalı mekanda
fotoğraf çekimi, açık havada yapılan çekime kıyasla birçok ilave bilginin ve
kimi zamanda donanımın kullanılmasını gerektirir. Kapalı mekanda karşılaşabileceğimiz
başlıca zorluk, ışık şartlarının elverişsiz olmasıdır. Fotoğraf açısından bu
elverişsiz şartları üç ana başlık altında toplayabiliriz:
1.
Yetersiz ışık
2.
Değişken ışık
3.
Dengesiz ışık
Bu başlıkların
açıklamalarına geçmeden önce, elverişsiz ışık koşullarıyla mücadele
edebileceğimiz silahlarımızı da saymakta fayda var:
a.
Tripod (üçayak)
b.
Kelvin (ışık sıcaklığı) ayarı
c.
ISO ayarı
d.
Gri kart ve WB (beyaz ayarı
dengesi)
e.
Flaş
Yetersiz Işık
Işığın, herhangi
bir yerden destek almadan fotoğraf çekmemizi engelleyecek kadar zayıf olduğu
ortamlardır. Örneklerle açıklayacak olursak, 60mm. odak uzaklıklı objektifle
net çekim yapabilmek için, en az 1/60 gibi bir enstantane değerine ihtiyaç
vardır. Ancak, ışığın yetersiz olduğu kapalı mekanlarda, makinemiz genelde 1/15
veya 1/10 gibi düşük enstantane değerleri verir.
Tripod (üçayak) kullanımı
Işığın yetersiz
olduğu bu gibi durumlarda yapacağımız en iyi şey, çekimi tripod üzerinde
gerçekleştirmektir. Tripodlar, bir yandan titreşimsiz çekim yapmamızı
sağlarken, diğer yandan da arzuladığımız kadrajı tam yapmamızı sağlarlar. Ancak,
tripod kullanımı her koşulda elverişli olmayabilir. Nitekim müze, saray v.b.
bazı tarihi mekanlarda tripod kullanılarak fotoğraf çekilmesine izin
verilmemektedir. Bu gibi durumlarda, mevcut imkanlarımızdan elverdiğince
yararlanmak gerekmektedir. Örneğin; sırt çantamız veya çevredeki muhtelif
destek alabileceğimiz imkanlar (merdiven trabzanı, pencere girintisi, v.b.)
kullanılabilir. Kimi zaman yerde bağdaş kurup, ellerimizi bacaklarımızın
üzerine koyarak kendi vücudumuzdan destek almak da çok işe yarar. Bu pozisyon
aynı zamanda, ortama farklı bir bakış açısı ile yaklaşmamızı da sağlayacaktır.
ISO ayarı
ISO değeri, dijital
fotoğraf makinelerindeki sensörün, ortam ışığına karşı duyarlılığını belirleyen
bir değerdir. ISO değeri yükseldikçe, duyarlılık artar. Bir başka deyişle,
düşük ışıkta net çekim yapmak kolaylaşır. ISO değeri düşdükçe de, makinemizin
ışığa karşı hassasiyeti azalır. ISO
ayarı, dijital fotoğraf makinelerinin kullanıcılarına kazandırdığı en önemli
avantajlardan birisidir. Film kullanan makinlerde bu özellik mevcut
olmadığından, her koşul için yanımızda farklı ISO (veya ASA) değerleri taşıyan
(100, 200, 400 v.b.) filmler bulundurmamız gerekirdi. Bu da, gün ışığından loş
bir ortama geçildiğinde, bizlere mevcut filmimiz tükenmeden makineden çıkartıp
yüksek ASA değerli filmi takma zorunluluğu getirirdi. Şimdi ise aynı işlemi,
makinemizin ISO değerini bir tuşla artırmak suretiyle gerçekleştirebiliyoruz.
Bugün, amatör makineler dahil artık birçok makine üzerinde ISO değeri 100 – 400
arasında değiştirilebiliyor özelliğe sahip. Bazı profesyonel makinelerde ise bu
değer 1600, 3200 ve hatta 6400 gibi değerlere kadar yükseltilebiliyor. Bu da
neredeyse mum ışığı loşluğundaki ortamlarda bile net çekim yapmamızı
sağlayabiliyor. Ancak ISO değerinin artırılması, dijital makinelerde “noise” (kirlilik)
adı verdiğimiz görüntü bozukluklarına sebebiyet verdiğinden, genellikle ISO 500
üzerindeki değerler pek tercih edilmemektedir.
ISO değerinin
enstantane ile doğru orantılı bir ilişkisi vardır. Örneğin; makinemiz ISO 100
değerinde 1/15 gibi bir enstantane değeri verirken, ISO 200 değerinde 1/30
enstantane değeri belirleyecektir. ISO 400 değerinde ise, 1/60 enstantane
değeri belirlenecektir. 1/15 gibi riskli bir enstantane değeri kullanmak
yerine, ISO değerini 400’e çıkartmak suretiyle 1/60 enstantanede çekim yapmak,
net götüntü elde etme şansımızı artıracaktır.
Flaş kullanımı
Flaş kullanımı bu
tip durumlarda hepimizin kurtarıcısı gibi görünse de, aslında çoğunlukla hatalı
kullanılmaktadır. Makinesine göre değişmekle birlikte, flaşlar genelde ilk 3-5m.
mesafe içinde en iyi aydınlatmayı sağlarlar. Bu mesafe aşıldıkça, flaş ışığının
etkisi logaritmik olarak azalır. Flaşlı çekimlerde, makineler genellikle 1/60
enstantane değerini kullanırlar. Bu değer de, kapalı mekanların pozlanması için
yeterli değildir. Fotoğraf makinemiz, bizim bu bilgiye sahip olduğumuz
düşüncesiyle kendini ayarlar. Makine flaşlı çekim konumuna getirildiğinde, 3-5m.
mesafe içindeki objeleri en iyi şekilde aydınlatabilmek için gerekli
parametreleri kullanır ve çekimi tamamlar. Ancak, kapalı mekanlarda genellikle
aydınlatılmak istenen mesafe 3-5m. ile sınırlı değildir. Örneğin; Dolmabahçe Sarayı
içinde bir arkadaşımızın fotoğrafını, makinemizin otomatik modunda ve flaşla
çekersek, arkadaşımız gayet net ve aydınlık çıkacak, ancak arka plandaki
detaylar pozlama süresinin kısa olmasından dolayı karanlık çıkacaktır. Bu
durumda yapılması gereken makinemizin manuel olarak ayarlanmasıdır. Öncelikle,
flaş kapalıyken makinemizin kaç enstantane değeri (Ör: 1/15) verdiği
gözlemlenmelidir. Daha sonra makine, enstantane öncelikli çekim konumuna
getirilerek, az önce ölçülen değer manuel olarak ayarlanmalıdır. Bu enstantane
değeri, genel ortam ışığının sensör üzerine kaydedilmesi için yeterli bir
değerdir. Bu değer kullanılarak flaş devreye sokulmalı ve çekim
gerçekleştirilmelidir. Bu durumda, sensör makineye yakın olan kişiyi flaş ışığı
kullanarak net bir şekilde kaydedecek ve kalan sürede de arka planı kaydetmeye
devam edecektir. Fotoğraf 1’de (2sn. – F/4.8) benzer yöntem kullanılmış ve flaş
ışığı ile, önde ve karanlıkta kalan iki
sütun hafif olarak aydınlatılmıştır. Burada flaş ışığı dolgu olarak kullanılmak
istendiğinden, ışın değeri 1/32 oranında düşürülmüştür. Ancak bu oranın 1/16
veya 1/8 gibi daha yüksek tutulması, öndeki sütunların biraz daha belirginleşmesini
sağlayabilirdi. Ayrıca, bu gibi şartlardaki flaş kullanımlarında, flaş ışığının
ortam ışığından daha soğuk bir renk vermesini engellemek için, flaşımızın
önünde sarı veya turuncu filtre kullanmak da faydalı olabilir.
FOTOĞRAF - 1 |
Değişken Işık
Kelvin (ışık sıcaklığı) ayarı
Dijital fotoğraf
makinelerinin en zorlandığı ışık koşulları, birden fazla sıcaklığa, bir başka
değişle Kelvin derecesine sahip ışığın bir arada olduğu durumlardır. Kelvin
değeri, ışık kaynağına göre değişkenlik gösterir. Aşağıdaki liste, çeşitli ışık
sıcaklıkları hakkında genel bir fikir vermektedir:
·
Mum ışığı :
1900K
·
100W'lık ampul :
2800K
·
Halojen lambalar :
3300K
·
Gün ışığı :
5500K
·
Flaş ışığı :
6000K
K değeri azaldıkça
ışığın sıcaklığı artar (bir anlamda kırmızı tonu artar), K değeri arttıkça da,
ışığın sıcaklığı azalır (yani mavi tonu artar). Değişken ışıklı ortamlara en
iyi örnek sahne ve fuar ortamlarıdır. Bu ortamlarda, aynı anda hem fluoresan
lambalar, hem normal ampül aydınlatmaları hem de halojen aydınlatmalar bir
arada bulunabilir. Değişken ışıklı ortamlarda dijital makinelerin, film
kullanan makinelere üstünlüğü tartışılmazdır.
Bugün birçok dijital
fotoğraf makinesinin üzerinde standart olarak; gün ışığı, gölge, kapalı mekan,
bulutlu hava, v.b. ayarlar bulunmaktadır. Ancak bu standart ayarlar, sabit bir
K değerine eşlendiğinden, özellikle de değişken ışıklı ortamlarda, her zaman
istenilen sonucu veremeyebilirler. Örneğin; ağırlıklı olarak fluoresan
ampüllerin bulunduğu ancak kısmen normal ampüllerle aydınlatılan bir ortamda,
makinenizin hangi standart modunu kullanacağımıza karar vermek kolay
olmayacaktır. Büyük ihtimalle de, seçilen standart değerlerden hiçbiri
tatminkar bir sonuç vermeyecektir. Bu gibi durumlarda, özellikle SLR tip
dijital fotoğraf makinelerinde bulunan ve manuel olarak müdahele edilebilen Kelvin
ayarı imdadımıza yetişmektedir. Kelvin değerini manuel olarak ayarlayarak
yaptığımız çekimlerin, gerçek renklere yakın olup olmadığını LCD ekran
üzerinden kolayca tespit edebiliriz. Bunun başlıca yöntemi, renginden kesin emin
olduğumuz objelerin çekim sonrasında ekranımızda oluşan görselini kontrol
etmektir. Kolay ayırdedilebilecek renklerin başında beyaz ve siyah gelmektedir.
O yüzden, öncelikle bu renklerin doğruluğu gözlemlenmelidir. Örneğin; Fotoğraf
2’de (1/180sn. – F/2.8) ilk kontrol etmemiz gereken bölgeler, yerdeki adamın
çorapları, kızların başındaki kaseler ve sağdaki kızın bluz askısıdır. Bunların
renklerinin beyaz olduğu aşikardır. Eğer ayarladığımız K değeri bu objeleri
mavi ağırlıklı gösteriyorsa, o durumda K değerini gerçek beyaz renge ulaşıncaya
kadar düşürmemiz gerekmektedir.
FOTOĞRAF - 2 |
Gri kart ve WB (beyaz ayarı dengesi)
Değişken ışık
koşullarında kullanabileceğimiz bir diğer metod ise, gri kart üzerinden
makinamızın WB (beyaz ayarı dengesi) ayarının yapılmasıdır. Gri kart, adından
da anlaşılacağı üzere gri renkte özel üretilmiş bir karttır. Dijital fotoğrafın
yaygınlaşmasıyla, bugün birçok fotoğraf mağazasında bulabileğimiz bu kartlar,
%18 oranında ışığı yansıtma özelliğine sahiptirler. Kullandığımız makinelerin
üretim esnasındaki kalibrasyonları da bu mantığa göre yapılmaktadır. Eğer fotoğraf
makinemiz, manuel olarak WB değerini okumamıza ve belirlememize müsaade
ediyorsa, bunu gri kart kullanarak yapmak en sağlıklısıdır. Özellikle, değişken
ışık ortamlarındaki birbirinden farklı K değerlerindeki ışığın, kart üzerinden
yansımasını okumak yöntemiyle yapılan WB ayarı, manuel olarak yapacağımız K
değeri ayarından daha doğru sonuçlar elde etmemizi sağlayacaktır.
Dengesiz Işık
Kapalı mekanlarda,
pencereden içeriye giren ışık veya tek noktadan yapılan aydınlatma gibi
şartlar, dengesiz ışık ortamını yaratırlar. Yani, bir taraf tamamen aydınlıkken,
diğer taraf kısmen karanlıkta kalabilir. Fotoğraf 3’de (1/80sn. F/4.2), sol
taraftaki pencerelerden gelen ışık yüzünden kolonlar üzerinde patlamalar
meydana gelirken, tavan nispeten karanlık çıkmıştır. Bu gibi şartlarda
“bracketing” tabir edilen, aynı kadrajın farklı pozlandırma ile birden fazla
çekiminin yapılması uygundur. Fotoğraf 3’de 1/60, 1/80 ve 1/125 gibi çeşitli
enstantane değerlerinde pozlandırmalar yapılarak, karanlık alanların en
belirgin olduğu, ancak aydınlık alanların da en az patlamayla kurtarılabileceği
bir pozlandırma süresi tercih edilmiştir. Dengesiz ışıklı ortamlarda,
pozlandırma tamamen aydınlık alana göre de yapılabilir. Aydınlık bölgeden
okuduğumuz enstantane değeri yüksek olacağından, karanlık bölge fotoğrafta
nereyse hiç görünmeyecek, ancak aydınlık alanda patlamalar oluşmayacaktır. Bu
durumda karanlık bölgeleri aydınlatmak için flaş desteğine ihtiyaç duyulur.
Ancak, flaşın suni bir görünüm yaratmayacak şekilde kompanse edilmesi
gerekmektedir. Fotoğraf 3’de dolgu flaşının kullanıldığını, öndeki sol ve sağ kolonlar
üzerindeki mavimsi renk tonundan kolayca farkedebiliyoruz.
FOTOĞRAF - 3 |
Kapalı mekanlar
bize, hem yaratıcı hem de değişik lezzetlerde fotoğraf elde etme imkanı sunar. Bu
ortamlarda yanal ışık, ters ışık, uzun enstantaneli çekimler gibi, çeşitli
fotoğraf tekniklerini kullanarak bol bol alıştırma yapma imkanı vardır. Özellikle
hava şartlarının müsait olmadığı durumlarda, fotoğraf çekimi için kapalı
mekanları tercih edip, bu konular üzerinde çalışarak hoşca zaman geçirebiliriz.