Fotoğrafta zamanı etkin kullanma
Fotoğraf çekmeye ne
kadar düşkün olursak olalım, bazen hepimiz bu konuda kendimizi yeterince motive
olamamış, neyin fotoğrafını çekeceğimizi bilemez bir durumda buluruz. Günlük iş
yoğunluğu, ailemize ayırmamız gereken zaman derken, fotoğraf çekmeye
dilediğimiz kadar zaman ayıramayabiliriz. Seyrek olarak yakaladığımız bu zamanı
da tam olarak nasıl faydalı bir fotoğraf serüvenine dönüştüreceğimizi tam
kestiremeyiz. Sanıyorum, yaz aylarında hepimizin bir fırsatını bulup da gittiği
tatillerde bile ailemize, varsa çocuklarımıza zaman ayırmaktan, fotoğraf çekmek
için arzuladığımız zamanı bulamadığımız olmuştur. Mevcut şartları değiştirmemiz
kolay olmadığına göre, bizlerin bu şartlara ayak uydurması ve bunun için bazı
tedbirler alması gerekmektedir. Kısıtlı zamanımızı etkin kullanabilmek için en
önemli noktalardan birisi, mümkün olduğunca planlı ve programlı çalışmaktır.
Önceden kendi kendimize birtakım
fotoğraf projeleri oluşturup, bunları bir kenara not etmenin bu anlamda faydası
büyüktür. Elimizde hazır bir konu olması, bizim kısıtlı ve ansızın yakaladığımız
fotoğraf zamanlarında çok daha verimli çalışmalar yapmamızı sağlayacaktır.
Tabii burada seçilen konuların içeriği de önem taşımaktadır. Örneğin,
hayvanları konu alan bir fotoğraf çalışması böyle zamanlarda bize çok fayda
sağlamayacaktır. Çünkü etrafımızda değişik türden hayvanlar bulmamız veya
bulunduğumuz yere yakın bir hayvanat bahçesi olması her zaman mümkün değildir.
Dolayısıyla, seçtiğimiz konuların günlük yaşamda daha sıkça yer almasına özen
göstermekte fayda vardır. Bazı fotoğraf konularına örnek verecek olursak; eski
kapılar, camiler, çocuklar, tabelalar, neon aydınlatmalar, posta kutuları,
arabalar sayılabilir. Seçilecek konulara ayrıca bulunduğumuz ortamların ve
yaşadığımız yerin mevsimsel koşullarına göre de dikkatli karar vermeliyiz.
Örneğin, boş zamanımızın çoğunu evde geçirmek durumundaysak, bu şartlara uygun
konular; eski paralar, pullar, dolaptaki çeşitli meyveler, şişeler, evdeki
muhtelif dekoratif eşyalar, çiçekçiden alacağımız çiçekler, vb. olabilir. Eğer
daha çok dışarıda zaman geçiriyorsak, o zaman da bulunduğumuz ortamda sık
gözümüze çarpan objeleri birer fotoğraf konusu haline getirebilir ve bunların
sayısını artırmaya çaba gösterebiliriz. Yolumuzun üzerinde rastladığımız
çiçekçi kadınlar, annelerinin ellerinden tutmuş okula giden minik öğrenciler,
tramvaylar, otobüsler, vapurlar gibi günlük yaşamdan pek çok konu seçilebilir.
Elimizde daha
önceden hazırlanmış konular yoksa, bazen fotoğraf açısından zengin ortamlardan
bile istediğimiz sonuçlarla çıkamayabiliriz. Örneğin, Eminönü’nde dolaşırken
camileri mi, kuşları mı, çarşıları mı, aktarları mı, yoksa işportacıları mı
çekeceğimize önceden karar vermediysek, hazırda bulunan bu saydığım birçok
fotoğraf malzemesinden yalnızca dağınık şekilde kareler elde etmekten öteye
gidemeyiz. Fotoğraf çekerken daha çok tek bir konuya konsantre olmak ve bu
konunun da önceden hazırlanmış ve planlanmış olması, dikkatimizin
belirlediğimiz konu dışına dağılmamasına, dolayısıyla başarılı sonuçlara
ulaşmamıza yardımcı olacaktır. Özetle, her işte olduğu gibi, fotoğrafçılıkta da
planlı ve programlı çalışmak, bizleri başarılı sonuçlara daha çabuk
ulaştıracaktır. Önceden belirlediğimiz bir konu olmaması, beraberimizde
taşıyacağımız objektif çeşitliliğini ve dolayısıyla yükümüzü de gereksiz
arttıracaktır ki, bu da özellikle uzun fotoğraf maratonlarında en son istenen
şeydir.
Fotoğraf
makinemizin sürekli olarak yanımızda bulunması da, doğabilecek muhtemel
fırsatları değerlendirme açısından önemli bir faktördür. Ben, makinesini
yanında taşımayan bir fotoğrafçıyı kalemsiz dolaşan bir şaire benzetirim. Bir
şair bulunduğu ortamdan aldığı ilham ile aklına gelen dizeleri hemen kağıda
döker. Bu durum bir fotoğrafçı için de aynen geçerlidir. Çevremizde her an
kayda değer bir enstantane oluşabilir. Yürürken, yerdeki bir su birikintisi
üzerine düşen yansıma, güzel bir gün batımı, belki de bir geminin sahilden
ayrılması, kim bilir?
Fotoğraf - 1 |
Fotoğraf 1’deki (1/400 sec – F/6.3) gün batımı, makinemi
mümkün olduğunca sürekli yanımda taşımamın sayesinde yakalanmıştır. Hemen hemen
her akşam aynı yolu kullansam da, fotoğraftaki ışık şartının o akşam nadiren
oluştuğunu söylemeliyim. Kendi arabamı kullanmak yerine olabildiğince vapurla
iş ve ev arasında yolculuk ettiğimden, bu kareyi yakalamak benim için hiç de
zor olmadı. Sanırım bunda en büyük etken fotoğraf makinemi elimin altından hiç
ayırmamak oldu.
Yazının başında da
belirttiğim gibi, önceden hazırlanmış planların, bize önemli ölçüde zaman
kazandıracağını tekrar hatırlatmak istiyorum.
Fotoğraf - 2 |
Fotoğraf 2, (1/200 sec – F/14) bu
planlı çalışmaya güzel bir örnek sayılabilir. Bu kareyi yaklaşık 20 dakikalık
bir bekleyişin sonunda yakalamak mümkün oldu. Daha önceden hazırlamış olduğum
“Çocuklar” konu başlığı, Eminönü’ne gittiğimde doğrudan konuya odaklanmama
yardımcı oldu. Yapmam gereken, sadece uygun zamanın oluşması için beklemekti. Bu
arada bu fotoğrafı çekerken dikkat ettiğim bazı konulara burada değinmekte
fayda görüyorum. Öncelikle, merdivenin basamaklarının mümkün olduğunca kadraj
içinde paralel olması önemliydi. Ayrıca, kuşların uçarken kızın önüne geçerek
yüzünün veya vücudunun bir kısmını kapatmaması da gerekiyordu. Bunun için seri
çekim modunda birden fazla kare çekerek bu anı yakalayabildim. Fotoğrafı
çekmeye başlamadan önce makinenin diyafram değerini F/14 ve enstantane değerini
de 1/200 olarak ayarladım. Bu sayede kızın hareketini donduracak, ancak
kuşların kanatlarını flu olarak fotoğraflayabilecektim. Ayarladığım diyafram
değeri de bana yeterli alan derinliğini sağlamış oldu. Konumuz dijital fotoğraf
olduğundan, bu fotoğraf üzerinde daha sonra Photoshop ile oynayarak, kızın dışındaki
alanı siyah beyaz hale getirmek istedim. Bu denemenin de başarılı olduğunu ve
fotoğrafa değişik bir boyut kazandırdığını söylemek de yanlış olmaz sanırım.
Fotoğraf - 3 |
Fotoğraf 3 de,
(1/1500 sec – F/5.3) yine aynı konu başlığı altında yapılan denemelerden bir
tanesidir. Burada kuşların hareketini tamamen dondurmak için enstantane değeri
1/1500 olarak seçilmiştir. Merdivenlerin basamaklarının kadraja tam paralel
olmasını sağlama çabası, bu karede çocukların birbirlerinin yüzlerini
kapatmasına sebebiyet vermiş. Aynı kadrajın biraz daha sağdan yapılması, oturan
çocukların yüzlerinin ortaya çıkmasına ve kaç kişi olduklarına dair bilgiye
sahip olmamıza yarayabilirdi. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, proje konusuna
uygun bir fotoğraf olması açısından saklamaya değer bulduğumu belirtmek
isterim. Fotoğraf 2’de uygulanan dijital manipülasyonun burada da hoş bir etki
yarattığı söylenebilir.
Fotoğraf - 4 |
Fotoğraf 4’ün, (1/2
sec – F/4) makinemi sürekli yanımda taşımanın bana kazandırdığı en güzel hediye
olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Bu fotoğraf, çok soğuk bir kış gecesi, hafif
çiseleyen yağmur altında, bir gece işten eve dönerken Kadıköy sahilinden 15mm.
geniş açı objektif kullanılarak çekilmiştir. Yağmur yüklü bulutların o gece
oluşturduğu bu görüntüyü bütün bir kış aynı yerden geçmeme rağmen yakalamak bir
daha mümkün olmadı. Bir yarışmada sergileme ödülü kazanan bu fotoğrafı, o an
makinemin yanımda olmamasından dolayı çekemeseydim sanırım çok üzülürdüm.
Yanımda tripod olmamasına karşın, sahildeki demir parmaklıklardan destek alarak
çektiğim bu fotoğrafta özellikle dikkat ettiğim konu, geminin pozisyonuydu.
Alacakaranlığın yarattığı loşluk 1/2 gibi bir enstantane değeri verdiğinden,
geminin manevra esnasındaki durgun hali, geminin flu çıkmaması için deklanşöre
basılacak en uygun andı. Gemi her ne kadar Haydarpaşa Garı’nı kısmen kapattıysa
da, net çıkması daha önemli olduğundan istenilen sonuca ulaşılmış oldu.
Görüldüğü gibi ev ve iş arasındaki yolculuklar bile fotoğraf çekmek için son
derece uygun olabiliyor. Bu vesileyle, işe gitmek için sürekli köprüyü
kullanmak zorunda kalan okuyucularıma da, imkanları elverdiği sürece vapur
yolculuğunu tercih etmelerini öneririm. Özellikle Eminönü – Kadıköy – Karaköy
güzergahlarının fotoğraf açısından potansiyel kaynaklar olduğunu vurgulamak
isterim. Bu güzergahlar için çok çeşitli fotoğraf konularını önceden planlamak
ve başarılı sonuçlar elde etmek zor olmasa gerek.
“Çocuklar” başlığı
altındaki çalışmama bir başka örnek olarak Fotoğraf 5 (1/125 sec – F/4.5)
verilebilir. Yine bir vapur yolculuğu sonrasında, deniz kenarında kendi
aleminde dolaşan bu çingene çocuğu bir anda dikkatimi çekti. Çocukları
fotoğraflarken yanımda muhtelif şekerlemeler bulundurduğumu daha önceki
yazılarımda da belirtmiştim. Ancak bu karede çocuğun doğal haline hiç müdahale
etmek istemediğimden ve açıkçası arkadaşlarının da şeker alabilmek için
etrafıma üşüşeceklerinden çekindiğimden, habersizce deklanşöre bastım. Bu,
fotoğrafta daha doğal bir görüntü elde etmemi sağladı. Aniden karşıma çıkan bu
fırsatı değerlendirebilme endişesiyle, makinemin mevcut ayarlarını kullanmak
zorunda kaldığımdan, istediğim alan derinliğini tam olarak elde edemedim.
Dolayısıyla, arka zemine Photoshop’da biraz
bulanıklık (Lens Blur) ekleyerek, çocuğun daha ön plana çıkmasını
sağlamış oldum. Aynı zamanda, Fotoğraf 2 ve 3’de olduğu gibi, burada da arka
fonu siyah beyaz yaparak benzer etkiyi sağlamaya çalıştım.
Kısıtlı fotoğraf
zamanını etkin kullanabilmek için yapılması gerekenleri özetleyerek yazımı
noktalamak istiyorum:
- Kendinize mutlaka birkaç konu başlığı bulun ve bunları mümkün olduğunca çoğaltmaya çalışın.
- Bulduğunuz konuların, bulunduğunuz ortam ve şartlara uygun olmasına özen gösterin.
- Konu başlığına yönelik fotoğraf çalışmanızın tamamlanması için aceleci davranmayın. Unutmayın, bir tek konu üzerinde aylarca ve hatta yıllarca çalışmanın hiçbir sakıncası yok.
- Günlük yaşantınızın arasına fotoğrafı ilave etmenin yollarını araştırın.
- Fotoğraf makinenizi mümkün olduğunca yanınızda taşıyın. Murphy kanunlarının fotoğraf konusunda da iyi çalıştığını unutmayın. En beklenmedik enstantaneler fotoğraf makineniz yanınızda yokken oluşur.
- Yanınıza aldığınız objektiflerinizi ve diğer ekipmanlarınızı, çalışacağınız konuya uygun seçin. Gereksiz ekipmanlar size ağırlık yapmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Bir araba lastiği
reklamında hoşuma giden şu slogan kullanılmıştı: “Tüm dünya sizin oyun
alanınız”. Sanırım bu slogan fotoğrafçılar için de geçerli. Yeter ki oyunun
kurallarını iyi koyabilmeyi becerelim.
Bol ışıklı ve fotoğraflı günler
dileğiyle.
No comments:
Post a Comment